.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

11 Haziran 2010 Cuma

YAĞMURDAN ISLAK (2. BÖLÜM)

Koşar adımlarla çıktılar merdivenleri. Islak ve üşümüş elleri anahtarı bulmakta zorluk çeksede içeri girmeleri fazla uzun sürmedi.


''Anneee!... ben geldim, yanımda arkadaşımda var. Hani şu karşıda ki öğrenci var ya! Eveeet... Şu köpeği olan!''

Zerrin böyle seslenirken Ömer pür dikkat ve korku dolu gözlerle zerrine bakıyordu.

''Zerrin, annen!...'' dedi ve sustu.

Zerrin üzerindekileri çoktan portmantoya asmış, çayı koymak için mutfağa gidiyordu bile. Ömere oturması veya yanına gelmesi için işaret ettiysede Ömer bu işaretleri baksada görmüyordu.

''Benim karnım çok aç'' dedi Zerrin. Çayın yanında bi makarnaya ne dersin... Kusura bakma alışverişe çıkamadım bu aralar. Dolap tam takır, kuru bakır anlayacağın''

''Olur elbet. Doğrusu bende kurtlar gibi açım''

''Rafiiii!... Koş oğlum, senin şekerin burda'' derken Zerrin, Rafi kuyruğunu sallaya sallaya mutfağa daldı.

Zerrin o akşam güzel zaman geçirdi. Ömer yaşça küçüktü ondan fakat kafa yapıları uymuştu. İki yıldır komşu olmalarına rağmen hiç bu akşam ki kadar birbirlerini tanıma fırsatı bulamamışlardı. Ömer ailesinden, okulundan ve Rafiyle geçirdikleri zamanlardan bahsetti. ikisininde o kadar birikmiş hikayesi vardı ki kimin cümlesi önce biterse diğeri kapıyordu sırayı. Saat yine derin uykudaydı. Pil almayı unutmuştu Zerrin. Zaten bu aralar neyi unutmuyordu ki! Yakında kendinide bir yerlerde unutursa hiç şaşmayacaktı.

Ağır adımlarla Zerrin pencereye yaklaştı ve perdeyi araladı. Bunaklar kahvesinin ışıkları çoktan sönmüştü. ''Saat gece yarısını çoktan geçmiş'' dedi usulca.

''Çok güzel bir akşamdı. Yemek ve çay için teşekkürler. Bana müsade, Rafiyi biraz gezdirip eve giderim bende'' diyerek kapıdan çıktı Ömer.

Zerrin'in içi içine sığmıyordu bu sabah. Yeni bir işe başlıyordu, keyfi yerindeydi. Bir yandan pijamalarını çıkarırken bir yandan büyükannesine Naci Amcasından bahsediyordu. ''Ah büyükanne! Bir görsen pamuk gibi bir ihtiyar. Keşke daha genç olsaydında onunla seni başgöz etseydik ha! nasıl olurdu?''

Mutfağa giderken gözü yine duvarda sessiz bekleyen saate takıldı. ''Hay Allah, bugün bu saate mutlaka pil almalıyım'' dedi kendi kendine.

Çayı koydu, akşamdan kalma bir kase makarnayı ısıttı. İçine bolca kaşar rendeledikten sonra şöyle bir göz attı buzdolabına. Başka neler koyabilirdi ki! Kasede az kalan zeytinleride koydu ve masada ki yerini aldı.

Heyecanını bastıramıyordu bir türlü. Ağzında ki lokmalara rağmen konuşmaya çalışıyordu ve arada ağzından kaçırdığı kırıntılarda masaya sıçrıyordu. En sonunda yine ağzında lokmalar olaraktan ''Ben çıkıyorum! Görüşürüz'' dedi.

Köşe başından dönerken kaldırım kenarında ki büfeden saat için pil aldı. Yağmur yağmıyordu bugün. Güneş olmasada ıslanmadan yürümek daha güzeldi. Emlakçıya girdiğinde Naci Amca sabah kahvesini yudumlarken bir yandan da sabah gazetelerine bir göz atıyordu.

''Günaydın'' dedi Zerrin. ''Umarım geç kalmamışımdır. Evde ki saat durmuş, ama pil aldım yeniden çalışmaya başlayacak.''

''Günaydın Zerrin kızım'' dedi emlakçı. ''Saat onbire doğru bir müşterim gelecek, ben çıkıcam. Sen dükkana konuştuğumuz gibi göz kulak olursun, anlaştık mı''

Zerrin bütün öğleden sonrayı yalnız geçirdi. Ne gelen oldu, ne giden. Bir kaç kuru telefonun dışında ev için arayan da olmadı. Çok sıkılmıştı Zerrin. Keşke Ömer ve Rafi de burda olsaydı da iki lak lak dövseydik'' diye geçirdi içinden.

Ancak saat onyediye doğru gelebildi emlakçı. Biryandan dizlerini ovuşturuyor, bir yandanda söyleniyordu. ''Vay anam! Vay! Ne bu yaaa, tüm şehri gezdik neredeyse. Armudun sapı, üzümün çöpü, her bi evede bu kadar bahane bulunmaz ki canım''

Anlaşıldı emlakçı çok yorulmuştu. Görünüşe bakılırsa bundan sonra dükkana girecek ilk kişi pek bi sıcak karşılanmayacaktı. O yüzden ikiside dükkanı erken kapatma konusunda hemfikirdi.

Emlakçı ve Zerrin zıt yönlere yol alırken karşıdan koşar adımlarla Zeynel geliyordu. Zeynelin o kadar çok acelesi vardı ki Zerrine çarpıp düşürecekti az kalsın. Zeynel son anda farketti kız kardeşini ve sinirli sinirli baktı yüzüne.

''Senin ne işin var buralarda'' Evde dur canımı sıkma, bide senle uğraşmayayım'' dedi

İşe girdiğini söylemek istemedi Zerrin. Söylese muhakkak aybaşı geldiğinde dükkanın kapısına dayanacaktı Zeynel. Sanki kiradan aldığı para yetmiyormuş gibi Zerrin'in parasınada göz koyacaktı.

''Bi arkadaşla buluştum abi, annesi çok hastaymış zavallı kızcağızın. Gel bizde kal dedi ama bende annem izin vermez dedim''

Zeynel dahada öfkelendi;

''Manyak mısın kızım sen yaa! Hadi git işine'' derken bir yandan da eliyle deli işareti yapıyordu.

Neyseki Zeynel'in bu sıkıcı muhabbeti fazla ileriye gitmemişti. Zerrin yoluna devam etti. Markete uğrayıp ev için az miktarda erzak aldı. Aliihsanın verdiği para duruyordu daha ama Zerrin yatırması gereken elektrik borcunu yatırmayı unutmuştu ne yazık ki. Eve gittiğinde elektrikler kesik bile olabilirdi. İyi giden gün kötüye gitmeye başlıyordu işte. Aksilikler hep üst üste gelirdi Zerrin'in başına. Bakalım akşama daha neler olacak diyerekten yoluna devam etti. Bunaklar Kahvesinin önüne geldiğinde kahve yeni yeni dolmaya başlıyordu. Üç beş ihtiyarın kaldırım muhabbeti Zerrin geçerken bölündü. İhtiyarların hemen hemen çoğu Zerrin'i bebekliğinden beri tanır ve severdi. Babasıda iyi has adamdı ama ne gariptir ki kimsenin bilmediği veya kimsenin itiraf edemediği bir sebepten dolayı ortadan kaybolması onu kötülerin en kötüsü yapmaya yetiyordu. Zira geride bıraktıklarını hiç düşünmemiş, ne haldedirler diye merak edip bir kere olsun geri dönmemişti.

Zerrin bu ton ton bunaklarla muhabbeti çok severdi. Takılırdı sık sık. Aralarından en yakışıklısını seçip, seni büyükanneme alacağım derdi. Başka bir taneside büyük anneye talip olunca işi iyice cıvıtır açık artırma usulü büyükannesine fiyat biçtirirdi. İhtiyarların şen kahkahaları sokağı çınlatırdı.

Artık ihtiyarlar büyükannesi için para teklif etmiyorlardı. Çok garipti ki ne zaman zerrin evden ve büyükannesinden bahsedecek olsa konu hemen değiştiriliyor Zerrin'in dikkatini başka şeylere çekiyorlardı.

Zerrin yeni işiyle alakalı birkaç laf ettikten sonra merdivenleri ikişer ikişer atlayarak eve çıktı. Yine herzaman ki ses tonuyla ''Ben geldim!'' diye seslendi içeriye.

Üzerini bile değiştirmeden duvardaki yaşlı saati alıp, yeni kalbini taktı. Oh bee! özlemişti sessizliği bozan tik tak seslerini.

Akşam yemeğinden sonra pencereden yine dışarı baktı. Rafi ve Ömer için vakit daha erkendi. Kaldırımda üç beş serseri laflıyordu. Az ötelerinde yürüyüşe çıkmış yaşlı bir çift ve karşı kaldırımda misafirliğe gittikleri giyim kuşamlarından belli olan bir aile gidiyordu. Uzun zaman olmuştu. Hatta öyle uzun zaman olmuştu ki böyle misafirliğe gittikleri unutmaya yüz tutmuş hatıralardan öteye gitmiyordu. Belki dört, belki beş yaşındaydı ama kesinlikle altı değildi. Çünkü o yaşlarda babası anca geceleri Zerrin ve Zeynel uyuduktan sonra eve geliyor, onlar uyanmadan da gidiyordu. Ama çok iyi hatırladığı bişey vardı ki anne ve babasının yüksek sesle birşeyler konuştuklarıydı oda. Bazı geceler annesi yanlarına gelir, onlara duyurmamaya çalışarak usul usul ağlardı. Niye ağlardı, niye sesleri yükselirdi hiç bilemedi, hiç anlayamadı Zerrin.

İrkilerek kapadı perdeyi. Annesi görse yine kızacaktı çünkü. Mutfağa doğru ilerlerken yine saate takıldı gözleri. Birazdan Ömer dışarda olurdu. Çok canı sıkılmıştı bu akşam. Kendini dışarı atmak için büyük bir istek duydu. Acalece bir sigara yaktı, oturdu mutfakta ki masaya. İnce uzun bacaklarını üst üste attı lakin üstte kalan bacağın tik tak seslerine müteakip sallanmasına engel olamıyordu. Acele acele bir an öncede bitsin dediği sigarayı sertçe kültablasına bastırdı ve portmantodan paltosunu kaptığı gibi dışarı çıktı. İlk defa annesine seslenmemişti. İlk defa ''Ben gidiyorum '' dememişti. Hoş! dese ne olacaktı ki, bu kimin umrundaydı!

''Heyy!'' Ömer bekle beni'' diyerekten koşarak karşı kaldırıma geçti.

Samimi bir tokalaşmanın ardından yürümeye devam ettiler. Ömer'in kafa yine yerindeydi bu akşam. Neşeli ve bu çakırkeyif hali Zerrin'in çok hoşuna gitmişti. Uzun uzun konuştular ıslak kaldırımları adımlayaraktan. Zerrinde neşelenmişti bu akşam. Sanki uzun yıllar olmuştu gülmeyeli. Kenarda kestane pişiren adamdan tadımlık olacak kadar kestane aldılar. İkiside kestaneye bayılsada bu müthiş lezzete doymaya kalksalar onlara pahalıya patlayacaktı.

Biryandan kestaneleri yiyip, biryandan da kabuklarını ceplerine dolduruyorlardı. Ortalık yerde onlarıda yere atsalar bu hiç yakışmayacaktı onlara.

''Çöp tenekesine benzedik'' dedi Zerrin. Sonrada konuşmasına devam etti...

''Biz küçükken Zeynelle yazları haşlanmış mısır alırdık. Vakit böyle akşam vakti olurdu. Çoğu bakkal çakkal kapatmış olurdu dükkanını. Bizde illaki yaramazlık yapıcaz ya! elimizdeki mısır artıklarını dükkanların önlerinde duran ekmek dolaplarının içine atar ve kaçardık''

Ömer zerrinin elinden yakaladığı gibi ara sokaklara koşarak daldılar. Kapanmış birkaç bakkal aradılar lakin önlerinde ekmek dolapları yoktu. Uzn ve saatler süren aramalardan sonra buldukları ekmek dolabı artık ekmek yerine kestane kabuklarıyla doluydu.

İkisininde çok hoşuna gitmişti bu çocukça ve yaramazca hareket. Sallana sallana evlerinin bulunduğu sokağa geldiler. Vakit hayli geç olmuştu, bunaklar kahvesi çoktan kapanmış hatta Zerrinin misafirliğe giderken gördüğü ailede geri dönüş yolunda çocukları kucaklarında olduğu halde ilerliyordu.

Zerrin eve çıktığında doğru odasına gitti. Bu akşam hem çok eğlenmiş bir o kadar da yorulmuştu. Hemen uykuya daldı.

Gökgürültülerinin eşlik ettiği bir sabaha uyandı. Hava kapkaranlıktı ve yağmurun sesi sanki içerlerde yankılanıyordu. Bugün, hava kadar karanlık geçecek gibi geldi ona.

Evden sessiz sedasız ayrıldı. Hatta öyle sessiz ayrıldı ki kapıyı çekerken bile kapıdan ses çıkmadı. İşe gitmeden önce Elektrik borcunu ödemek için belediyeye gitmeye karar verdi.

Sabahın er saatleri olduğundan fazla kuyruk yoktu. Vezneye ilerlerken önündeki genç dikkatini çekti. Bu saç şekli ve hafif enli kulaklar...

''Aliihsan! na'ber... Hayırdır sende mi elektrik borcunu geciktirdin?''

Genç gülümseyerek cevap verdi.

''Evet ama benim borcum değil. Zeynel Abinin''

Zerrin çok şaşırmıştı. Demek ağabeyi artık depoda kalmıyordu. Hatta fatura ödemesi yaptığına göre epey olmuştu eve çıkalı.

''Demek Zeynel eve çıktı'' diye sinirlice sordu Zerrin. Bu sorunun devamının geleceğini anlayan Aliihsan, vezneden ayrıldıktan sonra konuşmalarına devam etmek için Zerrini bir kafeye davet etti.

Belediyeden çıkışta yağmur tam gaz devam ediyordu. Yine ıslanmıştı Zerrin. Islanmış ve üşümüştüde. Artık hem bedeni üşüyordu, hem yüreği.

Zeynel depo bekçiliğinden başka işlerede bulaşmıştı. Görünen o ki bu işler yasa dışı işlere benziyordu lakin Zeynele büyük bir kazanç kapısı açtığı belliydi. Nasıl bir evde kaldığını, nerde yaşadığını ve aklına ne gelirse soru namına soruyordu Zerrin. Aliihsanda büyük bir sabırla hepsini cevaplıyordu.

Uzun bir Zeynel muhabbetinden sonra Zerrin Emlakçıyı anımsadı.

''Eyvah! işe geç kaldım'' dedi ayağa kalkarak.

Aliihsanı bu muhabbet kesmemişti. Hayırsız ve ahlaksız bir ağabeyin nasıl böyle saf ve temiz bir kardeşi olur şaşırıyor ve Zerrini daha yakından tanımak istiyordu. Daha sonra ki günlerde tekrar aynı yerde buluşmak için sözleştiler ve ayrıldılar.

Emlakçı Naci Bey, ayakta dört dönüyordu. Merak etmişti elbet Zerrini ama gelirsede kulaklarını çekecekti. Zerrin sırılsıklam olduğu halde içeri girdi.

''Bu ne hal kızım yaa'' dedi emlakçı. ''Sırılsıklam olmuşsun, hasta olacaksın... Hem nerde kaldın sen be kızım? Meraktan öldürdün beni.''

Zerrin titreyerek cevaplar versede aklında halen Zeynel ve taşındığı ev vardı.

Akşam şiddetini azaltan yağmur yine ahmak ıslatan haline dönmüştü. Eve gelmişti gelmesine lakin içeriside soğuktu. Sobayı tutuşturmak için odun almaya bodruma indi. Önünden kaçışan birkaç farenin dışında karanlıktan pek bişey görünmüyordu. El yordamıyla bulduğu odunları ve onu tutuşturmakta kullanacağı az miktarda çırayı kollarına sıralayarak eve geri çıktı.

Sobayı güç bela yaktıktan sonra sallanan sandalyeyi sobanın başına çekti. Karnı iyice acıkmıştı fakat o kadar çok ıslanmış ve yorulmuştu ki mutfakta birşeyler hazırlayacak dermanı bulamadı kendinde.

''Anneeee! ne yemek hazırladın bugün? Keşke sıcacık bir tavuk sulu çorba yapsaydın. Çok üşüdüm ben bugün. Hem büyükannemde içerdi, dişleri yok ya artık biliyorsun eskisi gibi katı yiyecekler yiyemiyor''

Sobanın sıcaklığı ve odunların yanan çıtırtıları eşliğinde Zerrinin gözleri kapandı, kapandı.

Kapı öyle feci vuruluyordu ki Zerrin korkuyla yerinden fırladı. Hızlı adımlarla kapıyı açtığında Zeynel acelece içeri daldı.

Hemen ışıkları söndürdü ve Zerrini sakin olması için uyardı. Zeynel usulca perdeyi aralayarak dışarı bir gözattı.

''Bugün Aliihsanla rastlaştık'' dedi Zerrin. ''Senin ev tuttuğunu söyledi. Ne yapıyorsun abi, peşinde ki kimler?''

Zeynel kardeşinin bu sorularına cevap vermek istemiyordu ama cevaplamak zorunda hissetti kendini. ''Peşimde ki adamlardan aylar önce borç almıştım. Tefeci bunlar kızım tamam mı. Borcumu ödeyemeyeceğimi anlayınca başka başka işler aradım ve yasal olmayan işlere bulaştım. Tam polisten yakayı kurtardım derken bu adamlar takıldı peşime. Aldığım parayı istiyorlar hemde faiziyle.''

Zerrin çok üzülmüştü ağabeyinin bu durumuna ama onu saklamaktan başka bi çare gelmiyordu aklına. O geceyi abi kardeş uzun yıllardan sonra dertleşerek geçirdiler. Bu gece Zerrinin başının altında ki yastık değil ağabeyinin çok özlediği omuzlarıydı.

Sabaha güneşle aydınlanan salonda saatin tiktaklarından başka ses duyulmuyordu. Zeynel çoktan çıkıp gitmişti. Zerrin bu duruma çok üzüldü. Yıllardan sonra ağabeyiyle bu kadar yakın olmuş ve kahvaltı yapma fırsatı elde etmişti ama o çoktan gitmişti.

5 yorum:

  1. Zerrin' in yaşam mücadelesinin bu ilk iki bölümünü bir çırpıda okudum. Sade, abartısız, gerçekçı, yüzlercesi gibi bir yaşam öyküsü. Tüm bu özellikleri onu okunur kılıyor. Devamını da aynı zevkle okuyacağımdan eminim.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. O kadar akıcı yazmışsın ki cümleler dans ediyor sanki.İnan uzun paragraflar okuyamayan ben bir çırpıda okudum.
    Bana içindeymişim hissi verdi bu öykü.

    YanıtlaSil
  3. İNŞALLAH BİR GÜN BÜTÜN BU HİKAYELERİNİ YAZDIĞIN BİR KİTABI OKUMAK KISMET OLUR SEVGİLER YOLLUYORUM CANIM YÜREĞİNE SAĞLIK KALEMİNE KUVVET.

    YanıtlaSil
  4. Çok hoş olmuş,kalemine sağlık,paylaşımada teşekkürlerrr.Sevgimle kal...

    YanıtlaSil
  5. yine heyecanla okudum her bir cümleyi.keyif alarak,tadına vararak okunuyor her bir yazın.emeğine sağlık...

    YanıtlaSil