.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

14 Haziran 2010 Pazartesi

YAĞMURDAN ISLAK (5.BÖLÜM)

Kapı acele acele vurulmaktaydı. Mutfakta kahvaltı hazırlamakta olan Aliİhsan ellerini çarçabuk kurulayarak kapıyı açtı. Gelen Naci Bey den başkası değildi.


Naci Bey öğlene kadar Zerrini beklemiş, gelmeyincede merak edip eve bi uğramak istemişti. İçeri giren emlakçıyı Zerrin yatağından doğrulmaya çalışarak karşıladı. Ne kadar oturmak istediysede buna takati yetmedi. Hazır Hamdi beyi bulmuşken Ali İhsan müsade isteyip Zerrin'in yanından ayrıldı. Depo dün akşamdan beri sahipsizdi. Eğer patronlardan bi uğrayan olduysa muhakkak o da işten kovulacaktı. İçinden içinden dua ederek depoya doğru yol aldı.

Zerrin'e zorla birkaç lokma bişeyler yedirmeye çalışan Naci Beyin çabaları boşunaydı. Zerrin hem baygın baygın bakıyor, hemde hiçbişey yemiyordu. Yaşayan bir ölüden farksızdı adeta. Hasta kızın yeniden uyumasını fırsat bilen Naci Bey evin anahtarlarını da yanına alarak gerekli ilaçları temin etmek için eczaneye gitti. Zerrinin muhakkak bir doktora görünmesi gerekiyordu ama ne Naci Bey nede Ali İhsan onu doktora gitmeye ikna edememişlerdi birtürlü. Eczacının da yardımıyla gerekli ilaçları tedarik edip geri gelen Naci Bey Zerrini ayakta buldu. Zerrine neden ayakta olduğunu sorduğunda hiç beklemediği bir cevapla karşılaştı.

''Annem ve büyükanneme baktım. Büyükannemin ilaçlarıda bitmiş Naci Amca. Annem hiç olmazsa ağrı kesicileri almamız gerektiğini söylüyor.''

Naci Bey bu cevabı Zerrin'in ateşli olup sayıklamasına bağladı ve hiçbişey söylemedi. O gün, bütün gün kapalı olan emlakçıdan birkaç telefon sesi dışında hiçbir ses gelmedi. Bu küçük ve getirisi az dükkan ne kadar onları idare edebilirdi Naci Bey sık sık bu soruyu kendine sorar olmuştu.

Aldığı ilaçların sayesinde Zerrin kendini daha iyi hissetmiş ve ayaklanmıştı. Sık sık tekrarlanan öksürük nöbetlerinin haricinde görünüşte gayet sağlıklı görünüyordu artık.

Günlerin günleri kovaladığı, kışın ayaza çaldığı geceler ve sabahların ardından bu sakin şehirde hayat normal devam ediyordu. Zerrin her sabah ki gibi işe gidiyor, Ömer okula, Ali İhsan da depoyu bekliyordu. Müfide Teyze de kışı geçirmek için güneyde bir ile çok eski, yıllardan beri görmediği çocukluk arkadaşının yanına gitmişti. Diğer kiracı emekli müfettişinse varlığı yokluğu belli değildi. Ancak onu kira günü geldiğinde Zeynele ulaşamadığı için Zerrine uğradığında görmüştü.

Zerrin ağabeyinin ortadan kaybolmasıyla ilgili bir açıklama yapmadı müfettişe. Sadece kirayı almakla yetindi. Bunaklar kahvehanesinde o günlerde ağızdan ağıza tek bir haber dolaşmaktaydı. Yerel bir gazetenin ana başlığını oluşturan bu olay bir dere kenarında bulunan Zeynel ile ilgiliydi. Elbet ki Zerrin bunu daha sonra ki günlerde öğrenecekti.

Sade bir günün ardından yine evine gelmişti Zerrin. Gözucuyla saate bakarak bir yandanda üzerini çıkartıp potmantoya astı. Bir gün öncesinden fazlaca çıkardığı odunlarla sobayı yaktı ve sallanan sandalyesini sobanın yanına çekti. Çok yorgun ve bitkin hissediyordu kendini. Gelirken yağmura yakalanmış, inat edip dolmuşa binmemişti. Geçirdiği hastalığın ardından yine de dikkat etmiyordu kendine. Dinlenip biraz olsun kendine geldiğinde mutfağa bişeyler atıştırmak için gitti. Yine doğru dürüst alışveriş yapmadığı için pek bişey kalmamıştı dolapta. O yüzden ekmekarası peynir ve domatesle geçiştirdi akşam öğününü.

Perdeyi aralayıp dışarı seyre koyuldu bir süre. Ömerin ve Rafi'nin evden çıkması yakın dedi kendi kendine.

Saatin tik taklarına karışan gecenin ardından Zerrin yatağına uzanıp uykuya daldı.

Gece onun için pek huzurlu geçmemişti. Sık sık öksürük nöbetlerine uyanmış, arada fırlayan ateşini ateş düşürücü haplarla düzeltmeye çalışmıştı. Anca sabaha karşı biraz rahatladıysa daha sonrasında uyku tutmadı.

Dolabından özensizce yerleştirdiği kazağını alıp sade bir kot pantolon çekip üzerine takatsiz bir şekilde dışarı saldı kendini. Islak kaldırımları adımlayan o değildi sanki. Yollar ilk defa bu kadar uzun bu kadar ağır geliyordu üstüne ve nihayetinde emlakçının kapısından içeri girdi. Naci Bey yere düşmek üzere olan Zerrini güç bela yakalayabilmişti.

''Zerrin...Zerrin kızım aç gözlerini'' derken Naci Beyin aklından ''Zerrin ölme'' diye geçiyordu.

Alışmıştı Naci Bey bu kimsesiz kıza. Onu doğduktan hemen sonra kaybettiği kızının yerine koymuştu. Ama daha önceleri niye arayıp Zerrini bulmamıştı. Annesinin vefatından sonra sahip çıksaydı eğer şimdi bu durumlarda olmayacaktı Zerrin. Bu yaşlı adam, bu pişmanlıkla ilk defa ağlıyordu yıllardan sonra.



.../...

1 yorum: