.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE&HER TÜRK ASKER DOĞAR

16 Haziran 2010 Çarşamba

YAĞMURDAN ISLAK (9.BÖLÜM)

     Zerrin, hiç bu kadar romantik bir evlenme teklifi beklemiyordu. Uzun zamandır beklediği bu teklife Ali İhsanı daha fazla bekletmeden ''evet'' dedi.


     Kafede düzenleme çalışmaları son hız gidiyordu. Zerrin perdelere uyan eflatun bahar çiçekleri çizmişti duvarlara. Evden getirdiği kaneviçe örtülerde masalara ayrı bir hava vermişti. Masalara üzerlerinde ki kanaviçelerin rengine uygun mumlar koymuşlardı. Şehirdeki çoğu kafeden farklı ve sımsıcak bir havası olmuştu bu yeni mekanın.

Naci Bey de dışarda koşuşturmakla meşguldü. Yoruluyordu elbet ama bu tatlı telaş onu dinlendirmeye yetiyordu. Kafeye döndüğünde işlerin epey ilerlemiş olduğunu görüp sevindi.

''Eeee! çocuklar... Biz çok önemli bişey unuttuk. ''

Zerrin ve Ali İhsan birbirlerine bakarak ikisi bir ağızdan ''ne unuttuk'' dediler.

''Biz, kafenin adını koymayı unuttuk be çocuklar''

Hakikatende kafenin adını hiç düşünmemişlerdi. Oysa en önemli şey kafenin ismiydi. Bir masa etrafında toplanıp düşünmeye başladılar. İlk Zerrin atıldı ''Eflatun Kafe nasıl?'' dedi.

Güzel fikirdi ama şehirde zaten eflatun adında bir bar vardı. Barla karıştırılacağını düşünen Naci Bey itiraz etti. Naci Bey'in aklına daha güzel bir isim gelmişti. Hemen fikrini söyledi ''Kafe Kızılgonca'' Naci Beyinde, Zerrinin de en sevdiği parçaydı. Ama Ali İhsan itiraz etti bu sefer. ''Peki, sen bul o zaman'' dedi Zerrin. Sen ne bulursan kabul.

''Zerrinağme'' dedi Ali İhsan. ''Kafe Zerrinağme''...

Ali İhsan güzel bir jest yapmıştı nişanlısına böylece. Bu isim hepsinin içine sinmişti nihayet.

     Aradan geçen bir hafta çok yoğun çalışmışlar ve nihayetinde hafta sonu için kafeye açmaya karar vermişlerdi. Açılışa bunaklar kahvesi ahalisi, Ömer, Ali İhsanın birkaç dostu ve emlakçının ahbapları davetliydi. Zerrin de hastanede kaldığı süre içinde birkaç hemşire ve hasta bakıcı ile samimi olmuş ve önce onlarıda kafeye davet etmeyi düşündüyse de sonra Tuncer'in de kulağına gideceğini hesap ederek vazgeçmişti. Oyüzden Ömerden başka kimseyi çağırmadı.

     Nihayet açılış günü gelip çattı. Tüm davetliler Zerrinağme de kendilerine yer bulmuş keyifle yiyip içiyorlardı. Açılış konuşması olarak Naci Bey kısa bir konuşma yaptı. Alkışlar ve tebrikler arasında, bol kahkahalı bir gün oldu.

Zerrin yorgunluktan bezgin bir halde yatağa zor attı kendini. Pazartesi onları yoğun bir iş günü bekliyordu. Gözlerini tavana bakıp bir yandan Ali İhsanı, bir yandan da Zerrinağme'yi düşünüyordu. Aniden doğrulup komidinin üzerinde duran annesinin resmini eline aldı.

''Annecim, görüyorsun beni biliyorum. Yine biliyorum ki hep yanımdaydın. Yalnızlığımda sadece sen ve büyükannem vardı yanımda. Ama bak artık yalnız değilim. Ama sen yine hep yanımda kal olur mu anneeeemmm''

     Ağlıyordu Zerrin, gökyüzü ağlıyordu, şehrin sokakları ağlıyordu. Uzunca süren hıçkırıklar Zerrin in uykuya dalmasıyla son buldu. Gözlerini açacak kadar dermanı olmayan Zerrin'i bu aralar sık sık rahatsız eden öksürük nöbeti uykudan uyandırdı. Kalkıp lavaboya gitti, elini yüzünü yıkadı. Şimdilik hafif yükselmiş ateşini bir ateş düşürücüyle düzeltmeye çalıştı. Bu öksürük artık git gide şiddetini artırıyor ve Zerrini geceleri rahatsız ediyordu. Bir cezvede ılıştırdığı suya bir kaşık bal karıştırarak içti Zerrin. Anca bir kaç saat sonra kesilen öksürükten sonra uykuya dalabildi nihayet.

     Sabah uyandığında pazar sessizliği hakimdi sokaklarda. Saate baktı daha sekiz buçuktu. Gece uyumamasına rağmen yine de erken kalkmıştı. Sobanın yanında önceden hazırladığı odunlar diziliydi. Çıra ile onları tutuşturdu önce, sonra mutfağa gidip çay için su koydu ocağa.

Ali İhsanı düşündü sobanın başında ellerini ısıtırken. Abisinin yanında sadece depo bekçiliği yapan bu genç nasılda hayatına bu kadar çabuk girivermişti. Ya Naci Bey! Onun hakkını nasıl öderdi. Ömrünün sonuna kadar ona minnettardı ama bu yetmezdi elbet. Hem Ali İhsana hem Zerrin'e kucak açmış, ikisininde babası olmuştu.

Kahvaltıyı yalnız yapmak canını sıkmıştı. Ali İhsan ve Ömer daha uyanmamıştır henüz diye geçirdi içinden. Naci Bey se erken kalmıştır ama onunda evi hayli uzaktı Zerrin'e. Keyifsiz yaptığı kahvaltının ardından yine Zerrin yatağına döndü. Ciğerlerini yırtarcasına gelen öksürük bu kez göğsünü ağrıtıyordu. Yorganını başına kadar çekti Zerrin. Yoganın üzerinden bakıldığında altında ki narin beden her öksürük sesinde yerinden zıplıyordu.

Bütün günü öksürükle boğuşarak geçirdi. Zaman zaman yükselen ateşi ara ara sayıklamalarına neden oluyor, kah annesiyle konuşuyor, kah Zeynel'e yalvarıyordu. Arada geldiğini sandığı DR. Tuncer'e de hep aynı soruyu soruyordu. ''neden? neden çok sevmedin beni''

Uzun bir günün ve gecenin ardından Zerrin'in kapısını çalan olmadı.

Sabah Zerrinağme'ye geldiğinde Ali İhsan ve Naci Bey onu bekliyordu. Bir kaç masa kahvaltı yapmaya gelen çiftlerle dolmuştu bile. Gülümseyerek ''Günaydın'' diye seslendi.

Yüzünde ki zoraki gülümsemeyi farkeden olmamıştı. Şimdi hasta olamazdı, olmamalıydı. Zerrinağme'nin müşteriyle dolmasının ve para kazanmanın keyfini sürmek istiyordu. Ali İhsan Zerrin'in ellerini tutarak onu Naci Beyin yanına götürdü. Naci Bey çocuklarına gururla bakıyordu. Ömrünün son demlerinde Zerrin ona Allah tarafından gönderilen en güzel armağandı. Onların mutluluklarına şahit olan bu yaşlı gözler zaman zaman duygulanıyor ve bir kaç damlanın akmasına engel olamıyordu .

Zerrinağme çok çabuk duyulmuştu şehirde. Bunda en büyük pay Bunaklar Kahvesi ahalisindeydi elbet. İkinci sırada Ömerin üniversitede olması geliyordu.

     Kapıdan gürültülü bir halde gelen üniversiteli gençlerden biride Ömer di. Ömer sınıf arkadaşlarınıda toplamış öğle arası bişeyler atıştırmak için onları özellikle buraya getirmişti. Zerrin gelen bu genç gurubun şen seslerinden memnundu. Onlara pencere kenarında ki masayı göstererek siparişlerini aldı. Büyük bir keyifle ve iştahla karınlarını doyurduktan sonra ertesi gün yine aynı yer ve saatte buluşmak için sözleşerek her biri ayrı ayrı istikametlere dağıldı.

Kafe ilk günlerini yaşasada gelen çok olmuştu. Kış olduğu için akşam saat yirmiiki gibi kafeyi kapatıp çıktılar. Naci Bey de çok yorulmuştu. Gün boyu ayakta koşuşturmak gençlerin harcıydı. Ayakları artık bu tonton bedeni ve yaşlı ihtiyarı rahat taşıyamıyordu eskisi gibi. Zaten havanın soğuk olması nedeniyle romatizma ağrılarıda artmıştı. Bu yaşlı adam evine doğru ilerlerken, Zerrin ve Ali İhsanda elele Zerrin'in evine doğru gidiyorlardı. Zerrinin de pek hali yoktu yürümek için ama sevdiği adamla elele yürümek üşümeye değerdi diye düşünüyordu. Hem halsiz olsa bile Ali İhsanın koluna girerek ondan destek alıyordu.

Eve geldiklerinde Ali İhsan içeri girmeden geri bodruma indi. Bodrumun nemsi kokusu Ali İhsanı rahatsız etmişti ve o yüzden acelece kollarına sıraladığı odunları alarak koşar adımlarla yukarı çıktı. O sobayı yakmaya çalışırken Zerrin de yemek için bişeyler hazırlıyordu. Sobanın içinde ki odunlar yanmaya başlayıp kendi ezgilerini tutturunca Ali İhsan mutfağa Zerrin'in yanına geçti. ''Bırak salatayı ben yapayım'' dedi. Özenle birbirinden ayırdığı marulları suda bir güzel yıkarken suyun buzgibi oluşundan da şikayet ediyordu. ''Baksana'' dedi Zerrin'e, ''Bu daha ne kadar sürecek, daha evlenmek için çok bekleyecek miyiz''

Zerrin gülerek Ali İhsanın yanına geldi. '' Ne var ki halimizde, bak zaten evli gibiyiz. İstersen geceleride burda kalabilirsin'' dedi.

''Yooo! bizim kitabımızda öylesi yoktur'' dedi. Zerrin in lafını ciddiye almıştı. Zerrin de daha fazla uzatmayı düşünmedi ve ''sen ne zaman istersen'' dedi

     Ali İhsan Zerrini kolarına alıp kucakladı. Artık herşey yoluna girmişti. Mevsimin bahara döndüğü gibi bahar nihayet onlarıda kucaklıyordu. Yemek boyunca kafede yapacakları sade bir düğün töreninden bahsettiler. Fazla kalabalık olsun istemiyordu ikiside. Nikah memurunuda kafeye çağıracaklar ve evliliklerinin resmileştiğini gösteren evlilik cüzdanını orda alacaklardı. Düğün için gelecek cumartesiyi uygun buldular.

Ali İhsan evden ayrılırken Zerrinin alev alev yanaklarını farketti. ''Zerrin...Sen hasta mısın?''

''Önemli bişey değil '' dedi Zerrin, ''Birkaç gündür böyle akşamları hafif ateşleniyorum ama iyiyim, sonra geçiyor. Sanırım bu kafe işleri beni çok yordu.'' dedi

     Sonrasında Ali İhsan kalmak için ne kadar ısrar ettiyse de Zerrin buna izin vermedi. Gece ki öksürüklerini de duysa daha çok telaşlanacak ve Zerrini zorla doktora götürecekti. Tam şimdi kafenin dolup taştığı sırada bu olacak iş değildi. Tüm işlerle Naci Bey yalnız başına başedemezdi. Tüm bunları düşünürken Ali İhsanı gitmeye ikna etmiş ve arkasından el sallıyordu. Kapıyı kapatıp pencereye doğru yöneldi. Perdeyi aralayıp Ali İhsanın yağmur altında koşuşturmasını seyretti. Ali İhsan köşeyi dönerken Rafi ve Ömerde eve doğru geliyorlardı. Zerrin elini kaldırıp Ömeri selamladıktan sonra perdeyi kapatıp içeri yöneldi.

                                                    .../...

6 yorum:

  1. Ben acele etmişim.Umarım üzücü bir final beklemiyordur bizi. Gerçi her şey yaşamda var ve bu hoş satırlar nasıl devam eder ne şekilde biterse öykünün güzelliğini etkilemeyecektir.

    YanıtlaSil
  2. Hayatın içinden, bana da ilginç gelen, güzel bir dizi olmuş yazdıklarınız, emeğinize yüreğinize sağlık.

    Bu vesileyle Mübarek üç ayların ilk kandili olan Regaip Kandilinizi en yüce dileklerimle kutlar, sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler geçirmenizi dilerim...

    YanıtlaSil
  3. Kandiliniz mübarek olsun sağlık mutluluk huzur diliyorum..

    YanıtlaSil
  4. Merhabalar Newbahar,
    "Yağmurdan Islak" isimli yazı dizininizi takip ettiğimi söyleyemem. Bunun için özür dilerim. Regaip kandiliniz mübarek olsun!
    Esen Kalın!

    YanıtlaSil
  5. Bu aralar uzak kaldım blogdan sıcaktan elime hiç bir şey alasım yok. Ama sana söz en kısa zamanda bu öyküyü okuyacağıma söz veriyorum


    Kandilin mübarek duların kabul olsun canım...

    YanıtlaSil
  6. İtiraf edeyim ki, bir süre uğrayamadığım için, öykünü okumaya geç başladım. Sonunda aldım duble kahvemi yanıma ve başladım seni okumaya..

    Zerrin'in annesi ve büyükannesiyle yaptığı monologları..sonra kaybettiği annesi ve büyükannesiyle yaşamaktaki ısrarı..yalnızlığı. İçime işleyen soğuk ve yağmur betimlemeleri...
    Ve anne'nin öldüğünü anladığım andaki ürperişim..Sıcacık insanlar, yumuşacık kalpler, kötülükler, kırgınlıklar, taptaze umutlar ve her zaman güzel ya da çirkin herşeyin tepetakla olma olasılığı.

    Duru anlatımına bayıldım. Hayatın içinde dört döndürdün beni.

    Tefrika edilmiş bir öyküyü hiç ara vermeden okumanın keyfi de başka oldu..Kahvem soğumuş:)

    YanıtlaSil